31 Aralık 2009 Perşembe

Dünya, Bosna ya dikkat etmeli


Bosna’daki savaşı bitiren Dayton Barış Sözleşmeleri’nin 14’üncü yıldönümü geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız geçti. Bosna Hersek’teki ABD-Avrupa Birliği (AB) diplomatik girişiminin çöküşü hakkında da çok konuşulmadı. Ancak işaretler Bosna’daki huzursuz barışın sona ermek üzere olduğunu gösteriyor.

İngiltere’nin gölge Dışişleri Bakanı William Hague, Afganistan, Irak gibi sıcak çatışmalar dolayısıyla Bosna’daki durumun son günlerde ihmal edildiğini ancak Avrupa’nın göbeğindeki bu tehlikenin ne Avrupa be de Washington tarafından göz ardı edilemeyeceğini belirtiyor.

Brüksel Balkanlar’da ciddi bir diplomasi sorunuyla karşı karşıya. Koordinasyona geçilmesi gereken çok fazla ülke var ancak bu ülkelerin sürece katkıda bulunma çabası çok zayıf. AB ödüllendirme ancak cezalandırmama politikalarının Bosna’da ve komşusu Sırbistan’da iç siyaseti değiştireceğini ve eninde sonunda siyasi işbirliğine yol açacağını umuyor. Bosna’nın AB üyeliğinden çok uzakta olmasına rağmen ABD’de bu yaklaşımı destekliyor.

DEVLET YERİNDE SAYIYOR
Ülke ekonomisi dış yardımlarla gelişti ancak devlet ne büyüdü ne de işlerlik kazandı. Bosnalı Sırplar, Dayton Anlaşmasıyla elde ettikleri otonomiyi fazla sömürdü. Ülkeyi bölünmüş, hükümeti işlevsiz ve ayrılma ümitlerini Canlı tutan taktikleri sürdüren Sırplara karşın Boşnak liderler de aynı şekilde sert davranabiliyor.

Bosna’da seçimlerin yaklaşmasıyla milliyetçilik her iki tarafta da yükselişe geçecek. Bugünlerde Bosnalı Hırvatların bile kendi devletlerini kurma ve Boşnaklardan ayrılma konusunu düşündüğü belirtiliyor.

Bosna’nın parçalanmasının sonuçlarının felaket boyutlarında olacağını ifade eden Hague, ülkenin bağımsız etnik devletçiklere bölünmesinin sadece etnik temizliği ödüllendirmeyeceğini aynı zamanda Avrupa’nın kalbinde terör ve suçun gelişmesine olanak sağlayacak bir kriz ortamı yaratacağını da belirtiyor ve uyarıyor:

“Bosna sorununu kendi kendini çözemez, AB’ye üyelik umutları da ülkeyi parçalanmanın eşiğinden geri çekmek için yeterli olamaz. Bunun yerine bölgedeki bütün ülkelerin birbirine bağlı olduğunun ve yalnızlığa terk edilmemeleri gerektiğinin farkına varmalıyız.”

NE YAPILMALI?
Hague, ABD’nin ve AB’nin bölgeye özel temsilciler atamasını böylece hem ortak bir mesaj verilmesini hem de sürecin ileriye taşınmasını öneriyor. Bosnalı liderleri de egemenliğin sorgulanamaz ve parçalanmanın düşünülemez olduğuna ikna etmek gerekiyor.

Diğer yandan AB yolunda hızlı adımlarla ilerleyen Sırbistan ve Karadağ’ın da AB’nin Bosna politikalarını desteklemesini sağlamak gerekiyor.

Güçlü bir uluslararası yaklaşımın tek bir amaca odaklanması gerekiyor: Bosna’daki merkezi hükümet AB ve Nato üyeliğinin getirdiği sorumlulukları üstlenebilecek kadar güçlü olmalı. Her Bosnalı lider de bu fikrin yanında ya da karşısında duracak kadar güçlü olmalı ve duruşunun sonuçlarına katlanabilmeli.

YÜKSEK TEMSİLCİLİĞE DESTEK
Uluslararası kamuoyu sadece ödülleri değil cezaları da kullanmaya hazır olmalı. Bosna devletini zayıflatan siyasetçilere karşı sert yaptırımlar uygulanmalı. Bosna Hersek’teki Yüksek Temsilcilik Anayasa reformu tamamlanmadan kapatılmamalı. Dahası ABD ve AB bu kuruma her türlü desteğini sunarak ülkede uluslararası camianın varlığını teyit etmeli.

Son olarak, Bosna’daki AB barış gücü askerlerinin görev süresi uzatılmalı, hatta ülkeye yeni askerler gönderilerek Sırpların ayrılmasına ve şiddete izin olmadığının altı çizilmeli.

Bugün en sonunda Radovan Karaciç, Bosna’da soykırım ve suçları işlediği iddiasıyla mahkemeye çıkarıldı. O ve benzerlerinin 1990’larda yaşanan Korkunç olayların hesabını vermeye çağrıldıkları bir dönemde, uluslararası camia ilgilenemeyecek kadar meşgul olduğu için Karaciç gibilerin planları gerçekleşirse bu çok büyük bir ironi olur.
Dünya, Bosna'ya dikkat etmeli

İran için vakit yaptırım değil, destek vakti


El Cezire Televizyon kanalının internet sitesinde yer alan makalede, Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntezeri’nin ölümü sonrasında İran’da gelinen noktanın, 1989 yılında Çinli lider Hu Yaobang’ın ölümü ardından Çin’deki muhafazakarlar ile reformcular arasındaki ulusal mücadelede olduğu gibi belirleyici bir değişimin habercisi olabileceğine dikkat çekiliyor.
Makalede İran’ın içine girdiği kritik durumun, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından önceki Doğu Avrupa’nın durumuna benzediğini ifade eden Silverstein, İran’ın parçalanmış ve kaos içindeki durumuna nazaran, 1989 yılında Deng Xiaoping’in yönetimi altındaki Çin hükümetinin daha iyi bir birlik oluşturmayı başardığını, bugün gelinen noktada İran’ın Çin hükümetine kıyasla muhalefet baskısını ortadan kaldırmak konusunda şüphe verici bir görüntü içinde olduğunu belirtiyor.
GÜVENİLİRLİK AZALIYOR Mir Hüseyin Musevi’nin yeğeni Seyid Ali Musevi’nin rejim yanlıları tarafından öldürüldüğünün iddia edilmesi, rejime sadık olanların bile tutumlarını kaybetmeye başladıklarının bir göstergesi.
Bu tür çılgınca hareketler, sözde gücü elinde bulunduranların geride kalan az sayıdaki taraftarlarını bile bir tiksinti içinde kendilerinden uzaklaştırabilir. Hükümetin “cesedi” çalması ve ailesini yas tutmaması konusunda uyarması vahşetin ötesinde bir tavır olarak, bu iğrenç eylemi gerçekleştirenlerin üzerindeki utancı arttıran bir davranış.
Normal koşullarda en ufak bir şiddet hareketine izin verilmeyen Aşure gününde eylemcilere sert tepkiler gösterilmesi rejimin kontrolden çıktığını gösteriyor.
Silverstein, reformcu eylemcilerin attıkları sloganların aynı anda iki amaca hizmet ettiğini belirtiyor. Bir yandan halihazırdaki hükümet İmam Hüseyin'i şehid eden Yezid'e benzetilerek iki dönem arasında benzerlik kuruluyor, diğer yandan da dini referanslarla hükümetin dini kendi tekeline alması engellenmeye çalışılıyor.
Ayrıca muhalefet taraftarları şu ana kadar rejimi yıkmayı başaramamış olsalar bile, böyle taktiklere başvurmaları iktidar ve meşruiyeti ellerinde tutanların kredibilitesini zayıflatmakta her gün daha çok geliştiklerine işaret ediyor.
TEHDİTLER İÇİN VAKİT YOK Silverstein, ABD’nin ve Batılı müttefiklerinin yaşanan süreçte İran’a karşı yaptırım uygulamasının saçma olacağının altını çizerek bu dengesizlik ortamında rejimin yaptırımları kendi çıkarına kullanabileceğini belirtiyor.
Yazar, ABD’nin göstereceği tepkinin insan haklarının desteklenmesi ve yaşanan ihlallerin kınanmasından öteye gitmemesi gerektiğini ifade ederken, ABD’nin İran’ın Nükleer programına karşı yaptırımlar, hatta silah gücü kullanımına gidilmesi halinde rakiplerine koz vereceğini ve desteğini azaltacağını vurguluyor. Silverstein İsrail hükümetinde ve ABD’nin yeni muhafazakârları arasında İran’daki radikal liderler ile reformcular arasındaki farkı göremeyenler olduğunu belirtiyor.
Bu kişilerin İran’daki taraflardan birini desteklemek adına bir ayrım yapmaları veya politik ayarlamaya gitmelerinin aptalca olacağını ifade eden yazar ülkedeki durumun çok yanlış bir yöne gittiğini ve her halükarda çok büyük bir gayret ile durdurulması gerektiğini savunuyor.
Hem İran'ın hem de ABD'nin çıkarları için dikkatli olunması gerekiyor.
İran için vakit yaptırım değil, destek vakti

The Economist ten kozmik oda yorumu


Türkiye’nin generalleri için iyi bir yıl olmadığı ifade edilen makalede basına sızdırılan bir Dizi gizli belge, dinlenen telefonlar ve zaman zaman sıradan kazalarla en güçlü laiklerin bile orduya inancının sarsıldığı belirtildi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “tarihi değişikliklerden” bahsettiğinin altı çizilen dergide sivillerin generallerden emir aldığı günlerin sona ermiş olabileceği ifade edildi.

En son olarak özel kuvvetlerden iki subayın TBMM’nin “sofu” başkanı Bülent Arınç’a suikast düzenleme planları yaptıkları iddiaları üzerine bir Skandal patladığı hatırlatılan yorumda, subaylardan birinin üzerinde Arınç’ın ev adresinin yazılı olduğu bir kağıt parçasını yemeye çalışırken yakalandığı belirtildi.

RESMİ AÇIKLAMA SAVCILARI TATMİN ETMEDİ
Ordudan gelen resmi açıklamada arabadaki subayların Arınç’a gizli bilgiler taşıyan bir meslektaşlarını gözledikleri ifade edilse de savcılar pek tatmin olmadı. Daha sonra suikast iddiaları üzerine başka subaylar da kısa süreliğine gözaltına alındı.

Olaylar ilk patlak verdiğinde güçlü bir direniş yaşansa da müfettişler özel kuvvetlerin bir zamanlar girilmesi imkansız olduğu düşünülen Ankara üslerine girip ülkede istikrarı bozacak ve Ak Parti hükümetini devirecek planlar için arama yapmayı başardı. Dergideki yorumda bu arama yapılan büronun 6-7 Eylül Olayları’nın arkasında olduğuna inanılan kurumun üssü olduğu belirtildi.

Son operasyonun asıl öneminin sivil yetkililerin belki de ilk defa orduya karşı bu kadar büyük bir faaliyete geçmesi olduğu ifade edilen makalede bu faaliyetin yolunun Haziran 2009’da orduyu sivillerin denetimi altına alan yasayla açıldığı hatırlatıldı.

"GÜN GEÇTİKÇE ŞÜPHELENENLER ARTIYOR"
Bir süre tereddüt yaşayan Erdoğan’ın artık orduyla uğraşmaya hazır göründüğü belirtilen yazıda emekli generaller dahil pek çok kişinin Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunduğu ifade edildi.

“Silahlı kuvvetleri suçlayan her yeni detayla, daha fazla Türk ordunun devletin altını oyuyor olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmaya başlıyor” denilen yorumda bu hafta başında Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndaki aramaların yasal olduğu yönündeki açıklamasına da yer verildi.

Orduyu karalamaya çalışan isimsiz düşmanlarla ilgili zaman zaman şikayetler dile getirilse de General Başbuğ’un bu incelemede sessiz sakin bir biçimde hükümetle işbirliği yaptığı ifade edildi.

SİYASETÇİLER ORDUDAN BETER
“Türkiye’de 1960’lardan bu yana dört hükümet deviren ordu Türkiye’de istikrarlı bir demokrasinin inşa edilmesinin önündeki en büyük engellerden biriydi” yorumuna yer verilen makalede kavgacı siyasetçilerin de ordudan aşağı kalır yanının olmadığı belirtildi.

Ana muhalefet lideri Deniz Baykal’ın askerlerden daha fazla Darbe yanlısı olduğu da savunulan yorumda Ak Parti’nin göreve gelişinden bu yana yedi yıl geçmesine rağmen ifade özgürlüğünün önünde hala engeller olduğu da belirtildi.

Makaleye son yaşanan olayların en ilginç noktasının da ordunun içinden isimlerin kendi silah arkadaşlarının arasındaki lekeleri temizleme çabaları olduğu yorumuyla son verildi.
The Economist'ten 'kozmik oda' yorumu

Haaretz- 31 Aralık


-- Hamas: İsrail’in Gilad Şalit’i yerini tespit etme çabalarını engelledik
Hamas, İsrail’in Gazze’deki El Fetih örgütü arayıcılığıyla esir asker hakkında bilgi toplamaya çalıştığını dile getirdi.

-- İsrail, Gazze sınırındaki köylere maddi yardım sağlayacak
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Maliye Bakanı Yuval Steinitz, Pazar günü hükümete Gazze sınırındaki bazı yerleşimlere 190 milyon şekel değerinde maddi yardım vermeyi ön gören bir plan sunacak.

--Polis, Yahudi teröristten 10 yıl önce şüphe etmişti
Batı Şeria’daki yerleşimlerin durdurulması kararından sonra aşırı protesto gösterilerinde bulunan Jack Teitel’in birçok cinayet vakasında şüpheli olarak gözaltına alındığı ve birçok cinayet girişiminde bulunduğu ortaya çıktı.

Haaretz- 31 Aralık

The Guardian- 31 Aralık


--Bağdat’ta yaşanan kaçırılma olayında İran parmağı
The Guardian gazetesinin yaptığı araştırmalar Irak’ta kaçırılanların hemen ertesi gün İran’a götürüldüğünü ortaya çıkardı.

--Afganistan’daki patlamada CIA ajanları öldürüldü
Afganistan'daki Askeri üste yaşanan intihar saldırısında ölen sekiz sivilin CIA ajanları olduğu doğrulandı.

--ABD’nin, El Kaide’ye karşı planları başarılı oldu
Başarısız olan uçak bombacısını kimlerin idare ettiği araştırmaları sürerken Yemen’deki terörist üslerine karşı misilleme saldırıları ihtimali sürüyor.
The Guardian- 31 Aralık

Financial Times- 31 Aralık


--Bankacılık sektörü liderleri ikramiyelerden alınan vergilere kızgın
İngiltere’nin bankacılık sektöründen isimler, hükümetin bankalar, çalışanlar ve bankacıların aldıkları ikramiyeler konusunda duygusal hareket ettiğini ve oldukça sorumsuz kararlar aldığını dile getiriyor.

--Sarkozy, karbon vergilerinde en iyisini yapmaya çalışıyor
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Anayasa mahkemesinin karbon vergilerinin yürürlüğe girmesinden iki gün önce kararı geçersiz kılmasının ardından, hükümetiyle birlikte vergiler konusunda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor.

--Rus devi Rusal’dan 2.6 milyar dolarlık halka arz
Rus milyarder Oleg Deripaska’nın kontrolündeki alüminyum şirketi UC Rusal, Hong Kong’da gelecek ay gerçekleştireceği halka arz ile 2.6 milyar dolar elde etmeyi planlıyor.
Financial Times- 31 Aralık

The Wall Street Journal- 31 Aralık


--ABD, saldırı girişimi araştırmalarına devam ediyor
ABD’li Güvenlik güçlerinin yaptıkları araştırmalar sonucunda, daha önce de pek çok terör eyleminde yer alan ABD doğumlu Yemenli Din adamı Enver el-Evlaki’nin Noel gününde Detroit’e giden uçağa yapılan saldırı girişimiyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

--İran, başarılı öğrencilere savaş açıyor
İran sokaklarında yaşanan dramının ardından, ülkedeki yetkililerin en iyi öğrencilerine göz açtırmadığı ve öğrencilerin kariyerlerine büyük bir Darbe indirdikleri ortaya çıktı.

--Rusya, yılı düşük enflasyonla kapatıyor
Federal İstatistik Hizmetler Merkezi’nden gelen son veriler, Rusya’da tüketici fiyatlarının 28 Aralık’ta sona eren haftada da sabit kaldığını gösterdi. Bu şekilde Rusya, bu onyılda gördüğü en düşük yıllık enflasyon rakamlarından birine yaklaşmış oldu.

The Wall Street Journal- 31 Aralık

The Washington Post- 31 Aralık


--İntihar bombacısı Afganistan’daki CIA üssüne saldırdı
Yetkililer Afganistan-Pakistan sınırında gerçekleşen bombalamanın, savaş süresince ABD istihbarat ajanlarına düzenlenen en ölümcül saldırı olduğunu belirtti.

--Obama uçaktaki terör saldırısı hatalarını gözden geçirecek
Bu araştrıma kapsamında CIA, Ulusal Güvenlik Teşkilatı ve İçişleri Bakanlığı da bulunuyor.

--ABD GMAC’ı tekrar kurtardı
ABD Hazinesi General Motors'un kredi sağlayan birimi olan GMAC'e, verdiği 3.8 milyar dolarlık yeni destek ile yönetimin, şirkette ana mal sahibi konumuna gelmesini sağladı.
The Washington Post- 31 Aralık

The New York Times- 31 Aralık


--Casusluk kurumları terör üzerindeki ipuçlarını bir araya getirmeyi başaramadı
Ulusal Güvenlik Teşkilatı Yemen’deki El Kaide liderlerine ait bir plana yönelik değerlendirmeleri tespit ederken, casusluk kurumları değerlendirmeleri diğer bilgiler ile bir araya getirmedi.

--Havayolu şirketleri müşteri tepkisi ile karşı karşıya
ABD'deli havayolu şirketlerinin yöneticileri Detroit'e giden ABD uçağındaki bombalama girişiminin yolcuların gezi planları üzerindeki etkisini minimuma indirmeye çalışıyor.


--New York ilk bütçe açığını verdi
Aylarca düşen gelir ve bütçe sıkıntısının ardından, Çarşamba günü itibari ile New York yaklaşık 1 milyar dolar borçlu durumda.
The New York Times- 31 Aralık

Dünya basınından manşetler- 31 Aralık




--İngiliz anne en sonunda huzura kavuştu (İngiliz basını)
Kuşadası’nda 2005 yılında yaşanan bombalı saldırıda ölen İngiliz kadının annesi gazetelere verdiği röportajlarda bombacının ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasıyla en sonunda huzura kavuştuğunu söyledi.

O zaman 21 yaşında olan Helyn Bennett, Temmuz 2005’te yaşanan patlamada hayatını kaybeden beş kişiden biriydi.

Mahkemenin Salı günü bombacı Mehmet Keskin’e altı ömür boyu hapis cezası vermesinin ardından konuşan anne Sharon Holden, kararı duyduğunda gözyaşlarını tutamadığını belirtti.

“Dört buçuk yıl bekledikten sonra en sonunda adalet yerini buldu” diyen anne “Şimdi huzura kavuştuk. Umarım hapishanedeki günleri zor geçer ve ailemizin çektiği gibi bir acı çeker” dedi.

Bugüne kadar sürekli olarak “Ya salıverilirse?” sorusuyla yaşadıklarını ifade eden Holden, “Artık bittiğini biliyoruz ve rahatız. Asla dışarı çıkamayacak” dedi.

Bu yıl sonbahar aylarında aile Türk yetkililerinden gelecek 1.1 milyon sterlinlik (o günün parasıyla 2.4 milyon TL) tazminatı kabul etmişti.

Holden, İngiliz hükümetinin ülkede Temmuz’da gerçekleşen terör olayında zarar görenlere verilen tazminatın yurtdışındaki saldırılarda zarar görenleri kapsamadığını söylediğini ifade etmiş ve “Kendi hükümetimiz bize sırt çevirdi. Ancak olaydan dört yıl sonra Türk hükümeti kendi hükümetimizin yapması gerekeni yaptı,” demişti.

İngiliz anne ayrıca davanın sona ermesi beklenen Temmuz ayında Türkiye’yi ziyaret etmişti.

DIŞ BASINDA TÜRKİYE
THE ECONOMIST
--Türkiye ve generalleri: Lanetli Komplo Teorileri
Türkiye’nin generalleri için 2009 zor bir yıl oldu. Bir Dizi sızdırılmış belge, telefon dinlemeleri ve bazen de basit kazalarla ortaya çıkan gelişmeler en güçlü laiklerin bile inancını sarstı.

VOICE OF AMERICA
--Rum Ortodoks Patrik’i ile hükümet arasında gerginlik artıyor
Fener Rum Patrik’i Bartolomeos, ABD kanalında yayınlanan 60 Minutes programında Türk yetkililerin ülkedeki Hıristiyanlara kötü muamelesinden şikayet etmişti.

XINHUA
--Türkiye Iraklı yaralılara tedavi olanağı sundu
Türkiye Çarşamba günü yaptığı açıklamada 15 Iraklı yaralının tedavi için Türkiye’ye getirileceğini duyurdu. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Pazar günkü bombalamada yaralanan Iraklıların, Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir ambulans uçağıyla Türkiye’ye getirileceği belirtildi.

DAILY MAIL
--İngiliz kadının annesi teröriste verilen cezayla huzura kavuştu
Kuşadası’nda yaşanan bombalı saldırıda ölen İngiliz kadının annesi teröriste hapis cezası verilmesiyle en sonunda huzura kavuşabildiğini söyledi.

BBC
--Türkiye’deki bomba kurbanı için sonunda adalet geldi
Türkiye’deki bombalı saldırıda ölen İngiliz kadının ailesi bombacının ölüm cezasına çarptırılmasıyla en sonunda adalete kavuştuklarını belirtti.

VOICE OF GREECE
--Eski bir Türk üst düzey yetkiliden itiraf: Heybeliada okulu konusunda çözüme ulaştık
O dönemde Patrik Bartolomeos’la görüşen Kemal Gürüz’ün yaptığı açıklamaya göre Patrikhane ve Ankara arasında Heybeliada Ruhban Okulu üzerinde 2000 yılında anlaşmaya varılmıştı.

THE ASSOCIATED PRESS
--Jim Walter Resources, Erdemir’e borç davası açıyor
Hammadde satan Jim Walter Resources, Türkiye’nin çelik üreticisi Erdemir’in 89 milyon dolardan fazla borcunu ödemediği için dava açtığını duyurdu.

DAILY TIMES
--Cumhurbaşkanı Gül, Zerdari’ye telefon etti
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari’ye telefon ederek Aşure gününde Karaçi’de hayatını kaybedenler için başsağlığı diledi. Gül, Türkiye’nin Pakistan’daki demokrasi savaşına ve terörle mücadelesine destek verdiğini belirtti.

FINANCIAL TIMES
--Türk medya devi ayrılıyor
Türkiye’nin en büyük medya grubu Doğan Holding’in sahibi Aydın Doğan Cuma gününden itibaren başkanlıktan ayrılacağını ve yerine kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın geçeceğini duyurdu.

Dünya Basını


THE NEW YORK TIMES

--Casusluk kurumları terör üzerindeki ipuçlarını bir araya getirmeyi başaramadı
Ulusal Güvenlik Teşkilatı Yemen’deki El Kaide liderlerine ait bir plana yönelik değerlendirmeleri tespit ederken, casusluk kurumları değerlendirmeleri diğer bilgiler ile bir araya getirmedi.

--Havayolu şirketleri müşteri tepkisi ile karşı karşıya
ABD'deli havayolu şirketlerinin yöneticileri Detroit'e giden ABD uçağındaki bombalama girişiminin yolcuların gezi planları üzerindeki etkisini minimuma indirmeye çalışıyor.


--New York ilk bütçe açığını verdi
Aylarca düşen gelir ve bütçe savaşlarının ardından, Çarşamba günü itibari ile New York yaklaşık 1 milyar dolar borçlu durumda.

THE WASHINGTON POST
--İntihar bombacısı Afganistan’daki CIA üssüne saldırdı
Yetkililer Afganistan-Pakistan sınırında gerçekleşen bombalamanın, savaş süresince ABD istihbarat ajanlarına düzenlenen en ölümcül saldırı olduğunu belirtti.

--Obama uçaktaki terör saldırısı hatalarını gözden geçirecek
Bu araştrıma kapsamında CIA, Ulusal güvenlik Teşkilatı ve İçişleri Bakanlığı da bulunuyor.

--ABD GMAC’ı tekrar kurtardı
ABD Hazinesi General Motors'un kredi sağlayan birimi olan GMAC'e, verdiği 3.8 milyar dolarlık yeni destek ile yönetimin, şirkette ana mal sahibi konumuna gelmesini sağladı.

THE WALL STREET JOURNAL
--ABD, saldırı girişimi araştırmalarına devam ediyor
ABD’li güvenlik güçlerinin yaptıkları araştırmalar sonucunda, daha önce de pek çok terör eyleminde yer alan ABD doğumlu Yemenli Din adamı Enver el-Evlaki’nin Noel gününde Detroit’e giden uçağa yapılan saldırı girişimiyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

--İran, başarılı öğrencilere savaş açıyor
İran sokaklarında yaşanan dramının ardından, ülkedeki yetkililerin en iyi öğrencilerine göz açtırmadığı ve öğrencilerin kariyerlerine büyük bir Darbe indirdikleri ortaya çıktı.

--Rusya, yılı düşük enflasyonla kapatıyor
Federal İstatistik Hizmetler Merkezi’nden gelen son veriler, Rusya’da tüketici fiyatlarının 28 Aralık’ta sona eren haftada da sabit kaldığını gösterdi. Bu şekilde Rusya, bu onyılda gördüğü en düşük yıllık enflasyon rakamlarından birine yaklaşmış oldu.

FINANCIAL TIMES
--Bankacılık sektörü liderleri ikramiyelerden alınan vergilere kızgın
İngiltere’nin bankacılık sektöründen isimler, hükümetin bankalar, çalışanlar ve bankacıların aldıkları ikramiyeler konusunda duygusal hareket ettiğini ve oldukça sorumsuz kararlar aldığını dile getiriyor.

--Sarkozy, karbon vergilerinde en iyisini yapmaya çalışıyor
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Anayasa mahkemesinin karbon vergilerinin yürürlüğe girmesinden iki gün önce kararı geçersiz kılmasının ardından, hükümetiyle birlikte vergiler konusunda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor.

--Rus devi Rusal’dan 2.6 milyar dolarlık halka arz
Rus milyarder Oleg Deripaska’nın kontrolündeki alüminyum şirketi UC Rusal, Hong Kong’da gelecek ay gerçekleştireceği halka arz ile 2.6 milyar dolar elde etmeyi planlıyor.

THE GUARDIAN
--Bağdat’ta yaşanan kaçırılma olayında İran parmağı
The Guardian gazetesinin yaptığı araştırmalar Irak’ta kaçırılanların hemen ertesi gün İran’a götürüldüğünü ortaya çıkardı.

--Afganistan’daki patlamada CIA ajanları öldürüldü
Afganistan'daki Askeri üste yaşanan intihar saldırısında ölen sekiz sivilin CIA ajanları olduğu doğrulandı.

--ABD’nin, El Kaide’ye karşı planları başarılı oldu
Başarısız olan uçak bombacısını kimlerin idare ettiği araştırmaları sürerken Yemen’deki terörist üslerine karşı misilleme saldırıları ihtimali sürüyor.

HAARETZ


-- Hamas: İsrail’in Gilad Şalit’i yerini tespit etme çabalarını engelledik
Hamas, İsrail’in Gazze’deki El Fetih örgütü arayıcılığıyla esir asker hakkında bilgi toplamaya çalıştığını dile getirdi.

-- İsrail, Gazze sınırındaki köylere maddi yardım sağlayacak
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Maliye Bakanı Yuval Steinitz, Pazar günü hükümete Gazze sınırındaki bazı yerleşimlere 190 milyon şekel değerinde maddi yardım vermeyi ön gören bir plan sunacak.

--Polis, Yahudi teröristten 10 yıl önce şüphe etmişti
Batı Şeria’daki yerleşimlerin durdurulması kararından sonra aşırı protesto gösterilerinde bulunan Jack Teitel’in birçok cinayet vakasında şüpheli olarak gözaltına alındığı ve birçok cinayet girişiminde bulunduğu ortaya çıktı.

FRANKFURTER ALLGEMEINE ZEITUNG
--ABD El Kaide'ye saldırmaya hazırlanıyor
El Kaide'nin, Amsterdam-Detroit uçağını havaya uçurma girişimi ABD'yi harekete geçirdi. ABD El Kaide'nin Yemen'deki üslerini vurmak için hazırlıklara başladı. Başkan Barack Obama ise istihbarat birimi yetkililerini görevlerini yapmamakla suçladı.

DIE WELT
--Merkel: 2010 zor bir yıl olacak
Almanya Başbakanı Angela Merkel yılın son gününde Alman halkına seslendi. Merkel 2010 yılının ekonomik açıdan zor bir yıl olacağı uyarısı yaptı. Ekonomik durgunluktan çıkmak için 2010 yılının belirleyici bir yıl olacağını ifade eden Merkel, Almanya'nın Afganistan misyonunu da savundu.

EKONOMİ BASINI

BLOOMBERG
--Asya borsaları 2003'ten beri en büyük yıllık kazanca hazırlanıyor
Asya borsaları, Çin'in önümüzdeki dönemde de küresel ekonominin resesyondan çıkmasına yardım eden politikalarını devam ettireceği taahhüdünde bulunmasıyla bu yılsonunda 2003 yılından beri en yüksek yıllık kazancını sağlayabilir. Aynı Politika, Petrol ve bakırın fiyatında da son onyıldaki en sert rallisini yaşamasına neden oldu.

--Fed’in alımları durdurmasıyla mortgage tahvillerindeki ralli sona erebilir
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) Mart ayı itibariyle 1.25 trilyon dolar değerindeki mortgage destekli tahvilleri almaya son verecek olması, bu yatırım aracında yaşanana rallinin sona ermesine neden olabilir. Gelişme yeni konut fiyatları faizlerini de artırma potansiyeli taşıyor.

--Çin: Krizi 'defetmek' için 2010 kritik
Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan, 2010'un Dünyanın üçüncü büyük ülkesinin ekonomisini güçlendirme ve küresel finansal krizini etkilerini 'def etmek' için kritik bir yıl olacağını söyledi.

CNBC
--Hazine bonolarının açık artırmaları 2010’da azalabilir
ABD’de hazine tahvil piyasasında bu hafta 118 milyar dolar değerinde alım gerçekleştirdi ancak gelecek yıl bu kadar yüksek seviyede olmayabilir. Çünkü yatırımcılar enflasyon korkusuyla piyasadan çıkabilir.

-- Çin yuan konusunda kendi bildiğini yapmaya kararlı
Çin Merkez Bankası’ndan yetkili bir birim, Çarşamba günü Çin’in yuanın değerlendirilmesi konusunda, ekonomik büyüme ve istihdam piyasasını dikkate alarak büyük değişikliklere gitmeyeceğini açıkladı.

-- Küresel alüminyum piyasasında Rus etkisi
Rus alüminyum şirketi UC RUSAL, Salı günü şirketin Hong Kong’da 2.6 milyar dolarlık bir halka arz gerçekleştirmeyi planladığını açıkladı.


CNNMONEY
--Fox, Time Warner ile yaşanan sorunda pes etmiyor
ABD'li Televizyon yayıncısı Fox Network, Çarşamba günü Time Warner Cable şirketinin yaşanan bir ödeme sorunu nedeniyle Federal İletişim Komisyonu'yla tahkime gitme teklifini reddetti.

--Dow Jones ve Nasdaq 2009'un zirvesinde
ABD borsaları Dow Jones Sanayi Endeksi ve Nasdaq, Çarşamba günü dalgalı seyreden seansın sonrasında, yatırımcıların güçlü dolar beklentisi ve yılsonundaki temkinli hareketleriyle hafif yükseldi ve yılın yeni zirve seviyelerini gördü.

--Amazon.com Tatil sezonunun en mutlu eden şirketi oldu
ABD’de pazar araştırmaları yapan ForeSee Results şirketi tarafından yayımlanan veriler, Amazon.com'dan Alışveriş yapanların bu yılki tatil sezonundan en tatmin olmuş müşteriler olduğunu gösterdi.

FORBES
--Kuzey Kore yabancı para birimlerinin kullanılmasını yasakladı
Kuzey Kore’nin yabancı para birimlerinin kullanılmasını yasaklaması, aşırı tutucu hükümetin yeni gelişmekte olan piyasa ekonomisi üzerinde kontrolü ele geçirmeye yönelik niyetini gösterdi.

--Çin’in gelecek yılı
Çin'de önümzdeki sene büyümenin güçlü şekilde devam edecek olmasına rağmen, dış Ticaret ve iç politikadaki baskılar 2010'un ülke için bir test dönemi olacağını gösteriyor.

--Kriz bazı hükümetleri güçlendirdi
Latin Amerikalı liderler, küresel finansal krize gösterdikleri yönetimle popülaritelerini arttırdılar.

MARKETWATCH
-- Hazine'den GMAC’e ek 3.8 milyar dolarlık yardım
General Motors'un kredi sağlayan birimi olarak faaliyet gösteren GMAC, ABD Hazinesi'nden 3.79 milyar dolar daha kaynak aldığını açıkladı. Yapılan bu son yardımla, Hazine'nin şirket sahipliğindeki payı yüzde 56'nın üzerine çıkmış oldu.

--Gelişmekte olan ülkeler 2010'da yükselmeye devam edecek mi?
Gelişmekte olan ülkelere odaklanan uluslararası menkul kıymet yatırım fonları bu yılın en çok kazandıran enstrümanları olurken, aynı başarının 2010’da da devam edip etmeyeceği sorgulanıyor.

--ITC çelik boru dampinginde Çin karşıtı karar aldı
Uluslararası Ticaret Komisyonu (ITC), Çarşamba günü ABD'li çelik üreticilerini lehine karar vererek, Çin'in bu ülkede sattığı çelik boru ürünlerinin fiyatının adil olmadığını söyledi.







Dünya basınından manşetler- 31 Aralık

İran da gösteriler rejimi köşeye sıkıştırdı


İran’da Haziran’da yapılan seçimlerin ardından protesto denince akla silahlı polislerin silahsız göstericileri dövdüğü sahneler akla geliyordu. Ancak Pazar günü bu düzen değişti. Şii Müslümanların İmam Hüseyin’in ölümünü andığı gün olan Aşure günü İran’da rüzgarın dönüşüne Sahne oldu.

İnternet üzerinden elimize ulaşan fotoğraflar ve Video görüntüleri bu sefer göstericilerin polisleri kovaladığı, yakaladığını ve dövdüğünü gösteriyordu. Yol kenarında eli yüzü kan içinde oturanlar da Güvenlik güçlerinin üyeleriydi.

Belki bundan da önemlisi taraf değişikliğini gösteren fotoğraflardı: protestocuların omuzlarında taşıdığı üniformalı adamlar ellerinde muhalif hareketin sembolü haline gelen yeşil kurdeleler sallıyor.

NE OLACAĞI BELLİYDİ
Der Spiegel dergisinden Ulrike Putz, 27 Aralık’ta güvenlük güçleriyle muhalifler arasında ciddi çatışmalar yaşanacağının günler öncesinden belli olduğunu hatırlatıyor. Reformcuların ruhani lideri Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntazeri’nin geçen hafta düzenlenen cenazesine katılan 1 milyon kişi İran’da muhalefetin gücüne işaret ediyordu.

Muntazeri’nin ölümünün yedinci gününde düzenlenen anma törenlerinin Aşure günüyle çakışmasıysa protestocuların duygularının daha da güçlenmesine ve bugüne kadarki kurban pozisyonlarını bırakıp saldırıya geçmelerine neden oldu.

Güvenlik güçlerinin dini bayram ateşkesine uymaması ise rejime sadakatlerinden şüphe edilmeyecek en muhafazakar İranlıların bile tepkisini çekti. Görgü tanıkları giyim kuşamlarından koyu Müslüman oldukları anlaşılabilecek kişilerin de protestocuların arasında olduğunu belirtti.

Putz, muhafazakarların rejime tavır almasının nedeni Cumartesi günü ayaklanma polisinin eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin konuşma yaptığı bir camiyi basması oldu. Mehdi Kerrubi, “Şah’ın rejimi bile Aşure gününe saygı gösterir ve çatışmayı Aşure sonrasına ertelerdi” dedi ve ekledi: “ İslam Devrimi’nin rejimi ellerini ulusun kanına buladı.”

CESETLER NEREDE?
Pazar günü kaç kişinin öldüğü hala net değil. Jaras gibi reformcu internet siteleri sekiz ile 10 arasında ölümden bahsederken İran’ın resmi yayın organları başta ölüm olmadığını iddia etmişti. Daha sonra 10 tanesi “tanınmış Devrim karşıtı teröristler”, beş tanesi de “şüpheli koşullar altında” ölen kişiler olmak üzere toplam 15 can kaybı bildirilmiş, 3 bin “ayaklanmacı”nın yakalandığı duyurulmuştu.

Hükümetin olayları daha da alevlendirecek cenazeler düzenlenmemesi için cesetleri ortadan kaldırdığı söyleniyor. Putz, analistlerin rejimin köşeye sıkıştığını ve gücünü yeniden kazanmak için elinden geleni yaptığını ifade ettiğini aktarıyor.

Musevi ve Kerrubi gibi muhalefet liderleri konumuna geçmeye zorlanan politikacıların karşı karşıya olduğu tehdit gün geçtikçe artıyor. İran parlamentosunun yargı komitesi başkanı Ali Şahruki Pazartesi günü yaptığı açıklamada “Liderler yaptıklarından sorumlu tutulmalı ve yargıç önüne çıkmalı” diyerek bu tehdidi açıkça ortaya koydu.

LİDERLER TEHLİKEDE
Aslına bakılırsa bugüne kadar bu yönde pek çok çağrı yapılmış ancak Tahran böyle bir hareketin hükümetin devrilmesine yol açacağından çekindiği için harekete geçen olmamıştı. Pazartesi günü Musevi’nin ve Kerrubi’nin en yakın destekçileri gözaltına alındı.

Aşure gününden üç gün sonra gerginlik sürüyor. Protestocular Muharrem ayının getirdiği hareketlilikten ellerinden geldiğince faydalanmak istiyor. Pazar günü atılan sloganlar tehlikeye rağmen rejim değişikliğine işaret ediyor: “Savaşacağız, öleceğiz, ülkemizi yeniden fethedeceğiz.”
İran'da gösteriler rejimi köşeye sıkıştırdı

2000 lerin en aptal ve komik gafları


Son 10 yılda basında yüzlerini en sık gördüğümüz insanların ettiği birbirinden Komik ve aptalca sözler. Bakın sahip oldukları konumlara rağmen genel kültürleri hakkında çok ciddi şüphe uyandıracak türden sözler eden ünlüler kendilerini nasıl komik durumlara düşürdüler?
İŞTE 2000'LERİN en büyük GAFLARI
2000'lerin en aptal ve komik gafları

ABD nin yeni hedefi Yemen mi?


Son dönemde giderek daha yüksek sesle dile getirilen bu senaryoyu son olarak Christian Science Monitor da ele aldı. Derginin internet üzerinden yayımladığı bir makalede, Yemen’in Batı için “yeni Afganistan” olabileceği belirtildi.

Amsterdam’dan Detroit’e gitmekte olan uçağı bacaklarına bağladığı bomba ile havaya uçurmaya çalıştığı iddia edilen Ömerfaruk Abdülmüttalib’in kullandığı tekniğin, Ekim ayında El Kaide’nin Yemen’deki koluna liderlik yapan kişi tarafından cihatçı bir internet sitesinde tanıtılmıştı.

Londra’da üniversite okurken görüşlerinde radikalleşme eğilimi görülen Nijeryalı Abdülmüttalib de ABD’li yetkililere kullandığı tekniği Yemen’de öğrendiğini ifade etmişti.

En fakir Arap ülkelerinden biri olmasının yanında, toplumsal huzursuzluk, kanunsuz uygulamaların yanı sıra su krizi nedeniyle zor günler geçiren Yemen, 2000 yılında 17 denizcinin öldüğü USS Cole destroyerine düzenlenen intihar saldırısının ardından “teröristlerin güvenli sığınağı” olarak Dünyanın gündeme gelmişti.

ABD’de terör suçuyla yakalananların tutulduğu Guantanamo’deki ünlü hapishanede bulunan 210 tutuklunun yaklaşık yarısının Yemenli olduğu belirtiliyor. 11 Eylül saldırıları da Usame bin Ladin’in ailesinin esasında Yemenli olduğunu ortaya çıkarmıştı.

El Kaide ve Yemen bağlantısı CIA’in de gözünden kaçmadı. ABD istihbarat örgütü, 2002 yılından bu yana insansız hava araçları ile gerçekleştirdiği saldırılarla radikal İslamcı lider Enver el-Evleki’nin yaşadığı Yemen’deki terörist grupları hedef alıyordu. Evleki’nin Fort Hood saldırısını gerçekleştiren saldırganla da ilişkili olduğu iddia edilmişti.

Ayrıca Pakistan’daki operasyonların ardından El Kaide’nin birçok üyesinin Yemen ve Somali’ye yerleştiği de gelen bilgiler arasında.

ÖNLEYİCİ SALDIRI SEÇENEĞİ
Amerikalı Senatör Joe Lieberman, “Irak dünün, Afganistan bugünün savaşıydı. Eğer erken hareket etmezsek Yemen yarının savaşı olacak” dedi.

Christian Science Monitor, değerlendirmesinde, her ne kadar Müslüman ülkelere önleyici saldırılar yapılması ABD’de fazla destek görmese de Başkan Obama’nın 23 milyon nüfuslu Yemen’e karşı böyle bir adım atmayı düşünmesi gerektiğini öne sürdü.

Barack Obama, Yemen Başbakanı Ali Abdullah Salih’in hükümetine terörle mücadele için şimdiden 70 milyon dolar teklif etmiş, hükümet bu desteğe Aralık ayında El Kaide pozisyonlarına düzenlenen hava saldırısı ile cevap vermişti. Ayrıca Suudi Arabistan geçen ay ülkeyi işgal ederek İran ile bağlantısı olan isyancı bir Şii grubu kontrol altına almak zorunda kalmıştı.

Monitor, bu operasyonu, Yemen’deki bir grupla bağlantısı olan intihar bombacısının Ağustos ayında Suudi içişleri bakan yardımcısını öldürmeye çalışmasıyla El Kaide’ye gönderilmesi gereken bir mesaj olarak yorumladı. Öte yandan, Bin Ladin taraftarı Suudi Arabistanlılar güç kaybetmeleri nedeniyle Yemen’e kaçmak zorunda kalmıştı.

İntihar bombacıları için önde gelen bir Eğitim alanına dönüşmesi olasılığı olan Yemen’e Batı ülkelerinin acilen ilgi göstermesi gerekiyor. Ayrıca ABD’nin Terörle Mücadele Merkezi yetkililerine göre, Yemen’in El Kaide’nin küresel saldırılarını gerçekleştireceği “bölgesel operasyon merkezi” haline gelme olasılığı da söz konusu.

Christian Science Monitor, sürekli sığınak arayışında olacak El Kaide militanlarını kovalamanın kolay olmayacağını, ancak ABD’nin uçaklarını korumak adına bunun etkin bir yöntem olarak kullanılabileceğini de ifade etti.

ABD’nin yeni hedefi Yemen mi?

Kriz Latin Amerika yönetimlerini güçlendirdi


Bağımsız araştırma ve danışma şirketi Oxford Analytica tarafından yayımlanan bir çalışma, Latin Amerika'daki liderlerin küresel kriz süresince gösterdikleri yönetimin popülerliklerini artırdığı gösterdi. Kurum, bu dönemde bölge ülkelerinde demokrasiye olan güvenin de arttığına dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler Karayipler ve Latin Amerika Ekonomik Komisyonu (ECLAC) tarafından yayımlanan son raporda da, bölgede altı yıl aralıksız görülen büyümenin ardından, 2009 yılında bölgenin GSYİH'sının yüzde 1.8 oranında küçüldüğü ancak bunun yaşanan krizin ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda çok önemli bir oran olmadığına işaret edildi.

Rapor, aynı dönemde bölgedeki işsizliğin yüzde 8.3 seviyesine çıktığını ancak bunun 2006 yılındaki düzeyinden daha düşük olduğunu da gösterdi. ECLAC, 2009'un ikinci yarısında bölgede görülen ekonomik toparlanmanın da beklenenden daha yüksek geldiğini hatırlattı ve 2010 yılında yüzde 4.1 oranında büyüme beklentisi öngördü.

HÜKÜMETLERİ GÜÇLENDİRDİ
Latin Amerika'nın beklenenden daha iyi bir performans yakaladığını gösteren bu veriler, aynı zamanda politik açıdan bölgedeki hükümetlerin konumunu güçlendirdi ve demokrasiye olan güvenin pekişmesini sağladı.

Şilili araştırma şirketi Latinobarometro tarafından yapılan yıllık kamuoyu yoklaması bu düşünceleri gösteren önemli sonuçlar ortaya koydu.

Bu araştırmaya göre, ülkeler arasında farlılıklar görülse de katılımcıların yüzde 36'sı ülkelerinin küresel krize rağmen ilerleme kaydettiğini düşünüyor. Bu oran 2008 yılında yüzde 33 seviyesinde bulunuyordu.

EKONOMİK KRİZ İYİ YÖNETİLDİ
Kriz döneminde Latin ülkelerinin hükümetlerinin, önceden yaşanan kriz dönemlerine kıyasla daha iyi makro ekonomik ve mali yönetim politikaları uygulaması, bu olası kötü etkileri azalttı ve bu da halkın bakış açısının değişmesi sonucunu doğurdu.

Latinobarometro araştırması bölgede yaşayanların yüzde 48'inin hükümetlerinin krize karşı verdiği tepkileri olumlu bulduğunu gösterdi. Bu da bölgedeki liderlerin popülerliğinin artması sonucunu doğurdu.

Bölgede 2009 yılında yapılan seçimlerde de bu sonuçların yansıması görüldü. Yapılan altı başkanlık seçiminin üçünü hali hazırda görevi sürdürenler kazanırken, diğer üç değişikliğin ise ekonomik nedenlerden çok siyasi sebeplerinin olduğu görüldü.

Sonuçların ortaya koyduğu bir diğer önemli gelişme de bölgede yaşayanların demokrasiye olan inancının pekişmesi oldu. Latinobarometro araştırmasına katılanların yüzde 59 gibi büyük bir oranı demokrasiyi en çok tercih ettikleri yönetim şekli olarak tanımladı.

Kriz Latin Amerika yönetimlerini güçlendirdi

2009 gelişmekte olan ülkelerin yılı oldu


Piyasalardaki algının değişmesiyle gelişmekte olan ülkelere odaklanan yatırım fonlarına ilgisi artan yatırımcılar, bu yıl bu fonlara 80.3 milyar dolar yatırdı. Ekonomik araştırmalar yürüten EPFR Global şirketinin rakamlarını inceleyen Financial Times (FT) gazetesi, yapılan bu yatırımın, verilerin toplanmaya başladığı 1997 yılından beri görülen en yüksek miktar olduğunun altını çizdi.

Aynı kurumun raporuna göre, yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere fonlar aracılığı ile aktardığı kaynak 49.5 milyar dolar oldu.

Finans sektörüne yönelik araştırmalar yapan RBC Capital Markets kurumunun gelişmekte olan piyasalarda sorumlu strateji uzmanı Nigel Rendell, “2008’in sonunda büyük sıkıntılar yaşayan ve birçoğu batma tehlikesi yaşayan gelişmekte olan ekonomiler için bu oldukça önemli bir gelişme” değerlendirmesini yaptı.

BRIC ÜLKELERİ ÖNE ÇIKTI
Gelişmekte olan ülkelere yönelik ilgi bu şekilde artarken, dört büyük gelişmekte olan ülkenin oluşturduğu BRIC grubu yine aslan payını aldı. FT, BRIC ülkelerinin toplam yatırımın 60 milyar dolarlık kısmını kendilerine çektiklerini belirtti.

Büyük oranda BRIC ülkelerine odaklanan yatırım fonlarına 2009 yılında toplamda yaklaşık 39 milyar dolarlık kaynak girişi oldu.

Özel olarak Çin'e odaklanan fonlar 6.8 milyar dolarlık yatırım çekerken, bu miktar Brezilya fonları için 4.9 milyar, Hindistan için 3.1 milyar ve Rusya için ise 1.5 milyar düzeyinde gerçekleşti.

FONLARIN ALGISI DEĞİŞTİ
Bu ülkelere yapılan yatırımların bir diğer ilginç noktasını ise sadece gelişmiş ülkelerde işlem yapan bazı fonların da geçtiğimiz aylarda gözünü gelişmekte olan ülkelere dönmeye başlamasıyla görüldü.

RBC Capital Markets uzmanları, yatırımcıların Çin'in son yıllarda küresel ekonominin lokomotifi haline gelmesiyle bu ülkeye ilgisini arttığını belirtti. Aynı uzmanlar, gelişmiş ülkelerin önümüzdeki yıllarda gelişmekte olan ülkeler göre daha yavaş büyüceği beklentisinin, Çin ile aynı kategoride bulunan diğer ülkelere de ilgiyi artırdığına işaret etti.

PARA BİRİMLERİ DE DEĞERLENDİ
Bununla birlikte geçtiğimiz yıl bu ülkelerin para birimleri de güçlendi. Brezilya reali, ABD doları karşısında bu dönemde yüzde 25 değer kazanırken, Güney Afrika randının değer kazancı yüzde 22 oldu.

Ancak analistler buna rağmen, gelecek yıl için görünümün hâlâ belirsiz olduğunu belirtiyor. Bu görüşte olan analistlere göre ABD ekonomisinde 2010'da yaşanacak bir yavaşlama risk algılamasında sert bir değişime neden olabilir ve bu da gelişmekte olan ülkelerde satışı beraberinde getirebilir.

2009 gelişmekte olan ülkelerin yılı oldu

2010 da borsayı düşünenlere 6 altın kural


Yılsonu geldiğinde hisse senetlerinin de dâhil olduğu yatırım araçlarına yönelik tahminlerde gözle görülür bir artış yaşanır. Bu tahminlerin çoğu ise genellikle hisselerin ne zaman alınacağı, hangilerinin elden çıkarılacağı gibi öngörüleri içerir.
Finans Haber ve analizleri yayımlayan Daily Finance internet sitesi, şimdiye kadar hiç kimsenin bu konuda tam anlamıyla doğru tahminler yapmayı başaramadığına dikkat çekerek yatırımcılara kendi kararlarını kendilerinin vermesi tavsiyesinde bulundu.
Daily Finance, yatırımcıların 2010'da borsaya yatırım yaparken aşağıda sıralanan durumların izlerini kendilerinde görürlerse, iki kere düşünmesi ve hisse senetlerinden uzak durması konusunda uyarı bulundu.
İnternet sitesi, bu altı durumu şöyle sıraladı:
1-Çok kazanma hırsıHisse senetleri piyasasında daha önce işlem yapmamış olup bir anda kazanma hırsıyla bu piyasaya girenler genellikle yem oluyor. Eldeki veriler, yatırımların yapılmaması durumunda yatırımcıların maddi olarak daha iyi durumda olabileceğini gösteriyor. Diğer yandan paralarını riski dengeli şekilde dağıtan düşük maliyetli endeks fonlarında değerlendirilenler şimdiye kadar daha fazla getiri sağladı.
2-Kendine çok güvenen bir danışmana inanma eğilimiPiyasanın hareketlerini çok iyi tahmin ettiğini ve iyi getiri sağlayacağını iddia eden yatırım danışmanı sayısı oldukça fazla olmasına rağmen son dönemde yapılan kapsamlı bir araştırma bu kişilerin performansının sorgulanmasına neden oldu.
Bu araştırma, danışmanlar tarafından tavsiye edilen menkul değer yatırım fonlarının getirisinin, bireysel kararlar alan yatırımcıların tercihlerinden çok fazla kazandırmadığını gösterdi.
3- Kazandıracak bir yatırım fonu bulma inancıBu konuda oldukça şanslı olmak gerekiyor çünkü sadece üç menkul kıymet yatırım fonu bir yıllık hedeflerinin üzerinde kazandırıyor. Bu fonların yüzde 95'i ise 10 yıllık dönemde önceden belirlenen getiri hedeflerine ulaşamıyor.
4- Kazandıracak 'hisseyi' bulma inancıHisse senetlerinin fiyatları birçok verinin değerlendirilmesiyle oluşurken, gelecek Haberler de bunda önemli bir yer tutar. Eğer 'yarın' gelecek haberin ne olduğu herkesten önce bilinmiyorsa, çok kazandıran hisse senedi peşinde koşulmamalı. Örneğin, Lehman Brothers, Enron ve Washington Mutual gibi kurumlar batmadan önce çok kazandıran hisse senetleri arasında yer alıyordu.
5- Doğru zamanlamayı yapma inancıPiyasa hareketlerinin doğru zamanlamasını yapmak ayakları yere basan bir söylem değildir. Çünkü piyasanın zamanlamasını iyi yapıldığına yönelik somut veriler yok. Bu konuda yapılan uzman tahminleri çoğunlukla dört yıllık bir dönemi kapsıyor ve daha sonra da dikkate alınmıyor. Uzmanlar dahi bu konuda da tutarlı tahminler yapamazken, bireysel yatırımcıların bu fikre kapılması doğru bir yaklaşım olmaz.
6- Yatırım ile Kumar arasındaki farkı bilmeYatırım uzun dönemli bir karar iken, kumar kısa dönemde kazanç sağlamaya çalışanların peşinde olduğu bir şeydir. Eğer, hisse senedi yatırımı yaptıktan sonraki beş yıl içinde yatırdığınız paranın yüzde 20'si ya da daha fazlasına ihtiyaç duyulacaksa, borsadan uzak durulmalı.
2010'da borsayı düşünenlere 6 altın kural

AB yine doğalgaz kabusunun eşiğinde


EUObserver’da yayımlanan bir Haber analizde, Rusya ile Ukrayna arasındaki bir fiyat anlaşmazlığının gaz akışında yol açabileceği sıkıntıların yarattığı endişeler dile getirildi. Haberde, enerji ihtiyacının yüzde 97’sini Rusya’dan karşılayan Slovakya’da Başbakan Robert Fico’nun başkanlığında acil bir Güvenlik konseyi toplantısı yapmak durumunda kaldığına dikkat çekildi.
Fico, AB’nin 1 Ocak 2010 itibariyle, Druzhba Petrol boru hattından gelen gaz dağıtımında sorun yaşayabileceğini ve buradaki temel sorunun Ukrayna'nın yüksek geçiş ücreti talep etmesi olduğunu belirtti.

Bu durumun farkında olan Avrupa Komisyonu da Rus yetkililerin geçtiğimiz yıldan bu yana kesinti uyarısı yapıyor. EUObserver’ın eline geçen belgelerden birinde Komisyon’un, “Bu durumdan özellikle Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti etkilenecek” ifadesi yer aldı.

Öte yandan, AB yönetimi birlik ülkeleri arasında herhangi bir sorun yaşanması riski olmadığını ve kıtadaki gaz stoklarının yeterli seviyede olduğunu dile getirdi.

HIZLI ÇÖZÜM
Moskova ve Kiev hükümetleri de Slovakya’nın açıklamasının hemen ardından, petrol transferi konusunda ön anlaşmaya vardıklarını söyleyerek gaz sattıkları AB ülkeleri rahatlattı.

Haber analizde Rusya enerji bakanlığı sözcüsü Irina Yesipova’nın “Bir ya da iki gün içinde anlaşmanın imzalanmasını bekliyoruz” değerlendirmesine de yer verildi. Yesipova aynı zamanda 1 Ocak’ta dağıtım konusunda herhangi bir sıkıntının yaşanmayacağını da belirtti.

Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko’nun yardımcılarından Bogdan Sokolovsky ise ülkedeki basın organlarına konu hakkında “Ukrayna içinde herhangi bir tehdit ve risk konusu değil” değerlendirmesini yaptı.

EUObserver’a konuşan ve tartışmaları yakından takip eden bir AB diplomatı, temkinli bir değerlendirme yaparak, “Sorunun hemen çözüleceğini düşünmek için erken” dedi.

DOĞAL GAZ AKIŞINDA SORUN YOK
Haber analizde, Avrupa’nın daha önceki çatışmalarda da benzer endişeler duyduğu belirtildi.

Rusya, 2007’de yine Druzhba’daki boru hatlarını kapamıştı. Geçtiğimiz Ocak ayında ise, yine ödeme sorunlarından dolayı Rusya, Ukrayna’ya doğal gaz akışını kesmişti. Bu olay birçok AB’li şirketin üretimini sekteye uğratırken, Avrupa’da yüzlerce evin ısıtma sistemi çalışmadı.

Fico, 1 Ocak’ta kesinti olma ihtimalinin düşük olduğunu dile getirirken, durumun Şubat ve Mart aylarında değişebileceğini belirtti.

Öte yandan Uluslararası Para Fonu (IMF), Ukrayna’nın 2 milyar dolarlık acil yardım talebini geri çevirdi. IMF bu kararının nedenini, ülkenin mali disiplini öne çıkaran bir bütçe oluşturamaması olarak gösterdi.


AB yine doğalgaz kabusunun eşiğinde

Avrupa için tehlike henüz geçmiş değil


New York Times gazetesinde yayımlanan bir Haber analizde, Dünyanın ortak para birimi kullanan en büyük bölgesinin, 2009’da tarihinin en kırılgan dönemini yaşadığı belirtildi.

Haber analizde ayrıca, euro Bölgesi kapsamındaki ülkelerin yarısına yakınının finansal güvenirliklerini yeniden sağlamak için uzun dönemli sıkıntılar çekeceğine de işaret edildi.

Analistler ise, bölgenin asıl Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) Almanya, Fransa ve diğer Kuzey Avrupa Ülkeleri’ndeki ekonomik gelişmelere cevap olarak, faizleri yükseltmesi durumunda ortaya çıkacak finansal, siyasi ve sosyal sıkıntılara dayanma konusunda sıkıntı yaşayacağını belirtti.

Haber analizde Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın, önümüzdeki dönemde zayıf ekonomi, yüksek işsizlik oranı ve büyük cari açık gibi sorunlarla baş etmek durumunda kalacağı da belirtildi.

KÜÇÜK EKONOMİLER TEHLİKEDE
Bununla birlikte, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde faizlerin artırılması durumunda, Euro Bölgesi içindeki diğer küçük ekonomilerin resesyon ve deflasyonla baş etmek zorunda kalabileceğine dikkat çekildi.

Konuyla ilgili yorumlarına yer verilen, Barselona merkezli Uluslararası Ekonomi Araştırmaları Merkezi Başkanı Jordi Galí, Euro Bölgesi’nin ekonomik iyileşmesinin üzerine çok fazla gidilmediğini belirtti ve sorunun kredi derecelendirme kuruluşlarının Gayrimenkul sektöründeki krizi önceden göremedikleri için Yunanistan ve diğer ülkelerin kredi notlarını düşürmesiyle fark edildiğini söyledi.

ÜLKELER KARŞI HAREKETE GEÇİYOR
Euro Bölgesi içinde ilk tökezleyen ülke İrlanda oldu. Sıkıntılarla baş etmek için ciddi mali önlemler alan ülke, kamu sektöründeki ödemeleri oldukça aşağıya çekti.

Son dönemde büyük sorunlarla boğuşan Yunanistan da şu anda harcamalarını azaltma sözü veriyor. Ancak ülkedeki siyasi sistemin mali önlemleri kabul edip etmeyeceği net değil.

Sıkıntı içindeki diğer bir ülke olan İspanya ise, ekonomisinin kısa zamanda iyileşeceği umuduyla finansal sorgulamalarını erteliyor gibi görünüyor.

Analistler ise, Euro Bölgesi’nin zayıf halkalarını oluşturan ekonomilerin işsizlik rakamlarının yüksek olduğunu ve verenlerin inatçılığı nedeniyle, kamu sektöründeki ödemeleri ve emeklilik maaşlarını ya da kamu harcamalarını azaltma gibi seçenekleri olmadığını belirtti.

EURO DEĞER KAYBETTİRDİ
Bölgede yaşanan ekonomik sıkıntılar, euronun dolar karşısında yüzde 5’in üzerinde değer kaybetmesine neden oldu. Birçok ekonomist ise bölgedeki güçlü ekonomilerle güçsüzlerin arasındaki uçurumun kapanmaması durumunda, euronun daha fazla zayıflayabileceğini dile getirdi.

Analizde, Euro Bölgesi’nin ABD’yi düzlüğe çıkaran ihracatını artırarak sıkıntılarından kurtulabileceği ve bölgedeki ekonomileri birbirine yaklaştırabileceğine dikkat çekildi.

Buna rağmen, ihracatın artırılması durumunda bile iyileşmenin hemen gerçekleşmeyeceği belirtildi ve ekonomik sıkıntı çeken ülkelerin seçmenlerine almaları gereken mali önlemleri kabul ettirmekte zorlandıklarına dikkat çekildi.


Avrupa için tehlike henüz geçmiş değil

Bloomberg - 31 Aralık


--Asya borsaları 2003'ten beri en büyük yıllık kazanca hazırlanıyor
Asya borsaları, Çin'in önümüzdeki dönemde de küresel ekonominin resesyondan çıkmasına yardım eden politikalarını devam ettireceği taahhüdünde bulunmasıyla bu yılsonunda 2003 yılından beri en yüksek yıllık kazancını sağlayabilir. Aynı Politika, Petrol ve bakırın fiyatında da son onyıldaki en sert rallisini yaşamasına neden oldu.

--Fed’in alımları durdurmasıyla mortgage tahvillerindeki ralli sona erebilir
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) Mart ayı itibariyle 1.25 trilyon dolar değerindeki mortgage destekli tahvilleri almaya son verecek olması, bu yatırım aracında yaşanana rallinin sona ermesine neden olabilir. Gelişme yeni konut fiyatları faizlerini de artırma potansiyeli taşıyor.

--Çin: Krizi 'defetmek' için 2010 kritik
Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan, 2010'un Dünyanın üçüncü büyük ülkesinin ekonomisini güçlendirme ve küresel finansal krizini etkilerini 'def etmek' için kritik bir yıl olacağını söyledi.
Bloomberg - 31 Aralık

CNBC - 31 Aralık


--Hazine bonolarının açık artırmaları 2010’da azalabilir
ABD’de hazine tahvil piyasasında bu hafta 118 milyar dolar değerinde alım gerçekleştirdi ancak gelecek yıl bu kadar yüksek seviyede olmayabilir. Çünkü yatırımcılar enflasyon korkusuyla piyasadan çıkabilir.

-- Çin yuan konusunda kendi bildiğini yapmaya kararlı
Çin Merkez Bankası’ndan yetkili bir birim, Çarşamba günü Çin’in yuanın değerlendirilmesi konusunda, ekonomik büyüme ve istihdam piyasasını dikkate alarak büyük değişikliklere gitmeyeceğini açıkladı.

-- Küresel alüminyum piyasasında Rus etkisi
Rus alüminyum şirketi UC RUSAL, Salı günü şirketin Hong Kong’da 2.6 milyar dolarlık bir halka arz gerçekleştirmeyi planladığını açıkladı.
CNBC - 31 Aralık

CNNMoney - 31 Aralık


--Fox, Time Warner ile yaşanan sorunda pes etmiyor
ABD'li Televizyon yayıncısı Fox Network, Çarşamba günü Time Warner Cable şirketinin yaşanan bir ödeme sorunu nedeniyle Federal İletişim Komisyonu'yla tahkime gitme teklifini reddetti.

--Dow Jones ve Nasdaq 2009'un zirvesinde
ABD borsaları Dow Jones Sanayi Endeksi ve Nasdaq, Çarşamba günü dalgalı seyreden seansın sonrasında, yatırımcıların güçlü dolar beklentisi ve yılsonundaki temkinli hareketleriyle hafif yükseldi ve yılın yeni zirve seviyelerini gördü.

--Amazon.com Tatil sezonunun en mutlu eden şirketi oldu
ABD’de pazar araştırmaları yapan ForeSee Results şirketi tarafından yayımlanan veriler, Amazon.com'dan Alışveriş yapanların bu yılki tatil sezonundan en tatmin olmuş müşteriler olduğunu gösterdi.
CNNMoney - 31 Aralık

Forbes - 31 Aralık



--Kuzey Kore yabancı para birimlerinin kullanılmasını yasakladı
Kuzey Kore’nin yabancı para birimlerinin kullanılmasını yasaklaması, aşırı tutucu hükümetin yeni gelişmekte olan piyasa ekonomisi üzerinde kontrolü ele geçirmeye yönelik niyetini gösterdi.
--Çin’in gelecek yılı
Çin'de önümzdeki sene büyümenin güçlü şekilde devam edecek olmasına rağmen, dış Ticaret ve iç politikadaki baskılar 2010'un ülke için bir test dönemi olacağını gösteriyor.

--Kriz bazı hükümetleri güçlendirdi
Latin Amerikalı liderler, küresel finansal krize gösterdikleri yönetimle popülaritelerini arttırdılar.
Forbes - 31 Aralık

MarketWatch - 31 Aralık


-- Hazine'den GMAC’e ek 3.8 milyar dolarlık yardım
General Motors'un kredi sağlayan birimi olarak faaliyet gösteren GMAC, ABD Hazinesi'nden 3.79 milyar dolar daha kaynak aldığını açıkladı. Yapılan bu son yardımla, Hazine'nin şirket sahipliğindeki payı yüzde 56'nın üzerine çıkmış oldu.

--Gelişmekte olan ülkeler 2010'da yükselmeye devam edecek mi?
Gelişmekte olan ülkelere odaklanan uluslararası menkul kıymet yatırım fonları bu yılın en çok kazandıran enstrümanları olurken, aynı başarının 2010’da da devam edip etmeyeceği sorgulanıyor.

--ITC çelik boru dampinginde Çin karşıtı karar aldı
Uluslararası Ticaret Komisyonu (ITC), Çarşamba günü ABD'li çelik üreticilerini lehine karar vererek, Çin'in bu ülkede sattığı çelik boru ürünlerinin fiyatının adil olmadığını söyledi.
MarketWatch - 31 Aralık

ABD 2010 a girerken bu cevapları arıyor


Forbes dergisinde yayımlanan bir Haber analizde, geride kalan onyılda ABD ekonomisinin halen yanıt veremediği sorular olduğuna dikkat çekildi.
İşte ABD ekonomisine yönelik akıllara takılan 9 soru ve cevapları;
1. Cari açık ve ülke borcu ABD’yi batıracak mı?
Hayır. ABD ekonomisi o kadar güçsüz değil. Ancak yüksek seviyedeki borç büyümeyi durdurabilir ve yeni iş olanakları yaratılmasını engelleyebilir. Bu konuda Japonya’nın 1990’lı yıllarda yaşadığı kriz ve sonrasında yaşanan gelişmelerden ders alınması gerekiyor.

2. Sağlık reformunun maliyeti ABD ekonomisine büyük zarar verir mi?
İnovasyonların durması durumunda ülke ekonomisi bu reformdan fazlasıyla etkilenebilir. Obama’nın sağlık reformuna yönelik en büyük endişelerden biri, hükümetin sektöre fazlasıyla müdahale etmesinin tıbbi bakımına yönelik inovasyonların önüne geçmesi.

3. işsizlik oranı hep yüksek mi olacak?
Bu durum aslında işsizliğin nasıl tanımlandığına bağlı. Resmi olarak tam zamanlı çalışanların kayıtlarına bakıldığında, uzun yıllar boyunca yüksek kalacak gibi görünüyor. Ancak yarı zamanlı ve dönemsel işçiler bazında oranların kısa zamanda yükseleceği söylenebilir.

4. ABD’de düşük gelirli kesiminin bilgi ekonomisinde yeri var mı?
Ne yazık ki bu ihtimal çok düşük. Bu yüzden ülkede devlet okullarındaki eğitimin revizyondan geçmesi gerekiyor ve ilköğretime bir takım yeniliklerin getirilmesi gerekiyor.

5. ABD ekonomisi için enflasyon mu yoksa deflasyon mu daha büyük bir tehlike?
Bu sorunun net bir cevabı bulunmuyor. Rekabetçi küresel Ticaret, fiyatların düşmesine neden oluyor. Ancak değer kaybeden dolar ise fiyatları yükseltiyor. 2001 yılından bu yana, bu iki durumda herhangi bir değişiklik gözlenmedi. Hükümetin para politikaları konusunda net bir tavır sergilememesi ise durumun bir süre daha böyle devam edeceğini gösteriyor.

6. Sosyal Güvenlik için dinamizmden vazgeçilmeli mi?
Kimse ABD’nin, Batı Avrupa’nın sosyal demokrasi modeli için yıllardır sürdürdüğü dinamizm, inovasyon ve sosyal hareketlilikten vazgeçmesi gerektiğini söylemiyor. Ancak siyasi liderliğin yokluğunda, ABD’de sosyal güvenlik yerle bir olabilir.

7. ABD, enerji bağımlıklarından kurtulabilir mi/kurtulmalı mı?
Ülkenin enerji bağımlılıklarından kurtulması güzel bir gelişme olabilir ancak bu durum birçok farklı anlama gelebilir. Doğa yanlısı çevreciler için, enerji bağımlılıklarından kurtulmak daha az enerji tüketmek demek. İlk olarak ABD’nin çıkarlarını savunanlar içinse, ticarete önemli kısıtlamalar getirmek ve küresel ekonomiden çekilmek anlamına geliyor. Ancak her iki seçenek de ekonomiye zarar verecektir. Yapılması gereken şey, enerji maliyetlerinin muhasebesini iyi yapmak.

8.Çin dost mu düşman mı?
Şu anda dost ama bir yandan da potansiyel düşman. Çinli politikacıların en büyük endişeleri, ülke içi güvenliği sağlamak. Liderler şu anda büyümesi devam eden ekonominin temel gereksinimlerinin farkında. ABD ise dünya ekonomisindeki dinamikleri değiştiren Çin ile ilişkilerinde dikkatli hareket etmek zorunda kalıyor.

9. Radikal İslamcı örgütler dinden mi yoksa öfkeden mi besleniyor?
Radikal İslamcılarım dinden çok ekonomik ve sosyal sıkıntıların yaratığı öfkeden kaynaklanıyor olabilir.

ABD 2010'a girerken bu cevapları arıyor

Nouriel Roubini


Kriz kâhini olarak bilinen ekonomist Nouriel Roubini, Forbes dergisinde kaleme aldığı köşe yazısında, 2010 yılında küresel enerji piyasalarda etkin olacak eğilimleri inceledi. Roubini, analizinde petrole ve Petrol ürünlerine olan talebin kriz öncesindeki seviyelere çıkmayacağını söyledi.

Petrol piyasasındaki üretim miktarının hâlâ fazla olduğunu belirten Roubini, küresel ekonomide görülen zayıf iyileşmenin fiyatlarının yükselmesine engel olacağını dile getirdi.

PETROL TALEBİNDE BÜYÜK ARTIŞ BEKLENMEMELİ Yazısında, fiyatların yükselmeme nedenini petrole olan düşük talebe bağlayan Roubini, bu ürünün talebinde 2008 ve 2009 yıllarında ciddi düşüşlerin görüldüğünü belirtti ve 2009’un başlarında hafif bir toparlanma yaşanmasına rağmen halen kriz öncesindeki oranlara çıkılamadığına dikkat çekti.

“Gelişmekte olan ekonomilerin, özellikle de Asya kıtasındaki ülkelerin büyüme hızının petrol talebini artıracağı düşünülebilir ancak bu artış sadece Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi ülkelerin zayıf talebini dengeleyecektir” diyen Roubini, 2010’da küresel petrol talebi artışının büyük oranda olmayacağının altını çizdi.

Kriz kahini aynı zamanda, birçok ülkenin, özellikle de Çin’in etkin petrol kullanan araçları satın almaya yönelik geliştirdikleri teşvik paketlerinin de talebini düşük seviyelerde tutacağını belirtti.

KISA VADEDE KAYNAK SIKINTISI YOK Roubini’ye göre, petrol fiyatlarının dünya genelinde 70 dolar seviyelerinde tutulması ve hem Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ülkelerinin hem de Rusya, Brezilya ve Kanada gibi örgüt dışındaki ülkelerin üretimlerini artırmasının, kısa vadede petrol kaynaklarında herhangi bir sıkıntının yaşanmayacağını gösteriyor.

Bununla birlikte Roubini, petrol üretiminin yoğun bir şekilde gerçekleştiği Körfez Bölgesi ve Ortadoğu ülkelerinin yaşadığı siyasi sorunların petrol kaynaklarına çok fazla etki etmeyeceğini belirtti ve Ortadoğu’daki kaynakların azalması durumunda, açığın OPEC ülkelerinin artan petrol üretimleriyle kapatılabileceğine dikkat çekti.

DOĞALGAZ PİYASASI 2010’DA SORUN YAŞAYABİLİR Roubini, aynı zamanda Ukrayna’nın ekonomisinde yaşadığı sorunlardan dolayı doğal gaz ödemelerini yapamaması ve ülkedeki doğal gaz ücretlerini yükseltmek istememesinin yeni bir kriz doğurabileceğine de değindi ve bu durumda da Güneydoğu Avrupa’ya giden doğal gaz kaynaklarında sıkıntı yaşanabileceğine dikkat çekti.

Batı Avrupa ise sahip olduğu geniş kaynaklardan dolayı herhangi bir sıkıntı çekmeyecek. Analizinin sonunda, hükümetlerin etkin enerji kullanımına yönelik programlarını artırmasının petrol talebini azaltabileceğini vurgulayan ünlü ekonomist, bununla birlikte petrole alternatif olarak yenilebilir enerji teknolojilerinin geliştirildiğine de dikkat çekti.



Nouriel Roubini

Modern ekonomi babasını kaybetti


Modern ekonominin kurulmasında büyük çabaları olan ve 94 yaşında hayatını kaybedeb Samuelson, Ekonomi dalında Nobel Ödülü alan ilk ABD'liydi.
Ölümü Massachusetts Institute of Technology (MIT) tarafından açıklanan ünlü Bilim adamı, fiyat, arz ve talep arasındaki dengede matematiksel analizi uygulaması ile biliniyordu.
Samuelson 1970'de ekonomi dalında Nobel Ödülleri verilmeye başlanmasının ikinci yılında bu ödüle layık görülmüştü. İsveç Akademisi bu ödülü Samuelson'a verirken, "Ekonomi teorisinde Bilimsel analizin seviyesini diğer Modern ekonomistlerden daha yükseğe çıkarmıştır" ifadesine yer vermişti.
MATEMATİĞİ ÖNE ÇIKARDISamuelson, matematiğin ekonomik Analiz için olmazsa olmaz olduğu görüşünü savunuyordu.
Samuelson, 1947 yılında yayımlanan ufuk açan 'Ekonomik Analizin Temelleri' başlıklı çalışmasında, yaptığı işi 'ahlaki açıdan bozulmuş tipin zihinsel jimnastiği olarak' eleştirmişti. Samuelson aynı şekilde kendisini "hiçbir yarışa katılmayan iyi eğitilmiş atlete" benzeterek de eleştirmişti.
Ünlü bilim adamının ayrıca araştırmaları ve Eğitim kalitesi ile bilinen MIT'nin ekonomi bölümümün şu anda bulunduğu seviyeye gelmesinde de büyük katkıları oldu.
Üniversitenin bu bölümünden mezun olan isimler arasında, halizırda ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı olan Ben Bernanke, Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman gibi bilinen kişiler de bulunuyor.
Samuelson'un en çok bilinen, "İktisat" adlı kitabı 40 farklı dile çevrildi ve ilk yayımlandığı 1948 yılından beri 4 milyon kopyası satıldı. Lisans eğitimini Chicago Üniversitesi'nde tamamlayan Samuelson, yüksek lisans ve doktora eğitimini ise Harvard Üniversitesi'nde tamamladı.
Modern ekonomi babasını kaybetti

Açılım yasalarını hemen çıkaralım

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, partisinin yeni yıl için öncelikli gündemini, taş atan çocuklara ceza indirimi öngören tasarı başta olmak üzere Demokratik Açılım düzenlemeleri ile GDO ve Tam Gün tasarılarının yasalaşması olarak belirledi. Önceki gün yapılan Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) taş atan çocuklara ilişkin değerlendirmelerini sunan Başbakan Erdoğan, “Bu düzenlemeyi hemen gerçekleştirelim” dedi. Erdoğan, demokratik açılım kapsamında üzerinde çalışılan İnsan Hakları Kurumu, Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu, Bağımsız Kolluk Şikayeti Komisyonu ile BM’nin İşkenceyle Mücadele Protokülü’nün onaylanmasına dair tasarıların da yine yeni yılın ilk günlerinde Meclis’e sevk edilmesi talimatını verdi.İfade krizi de konuşulduDTP’lilerin ifade krizi de MYK’da gündeme geldi. “Bu konuda ne yapabilir, yapılabilecek bir şey var mı” diye soran Erdoğan’a hukukçu MYK üyeleri, “Yargısal işlem sürüyor. Anayasa değişikliği dışında bu aşamada yapılabilecek bir şey görünmüyor” bilgisini verdi. Erdoğan da, “O halde şu aşamada yapabilecek bir şey yok” dedi. İddialar çok abartıldı Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddialarının ardından TSK’nın kalbi olarak nitelenen Seferberlik Bölge Başkanlığı’na yönelik “kozmik soruşturma”ya ilişkin iddialardan duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi. Bu olayın çok abartıldığını öne süren Erdoğan, “Yargıya intikal etmiş bir konu. Ortada olur olmaz, doğru yanlış bir sürü şey dolaşıyor. Yapılan, rutin bir yargısal işlem. Abartılmasın. Türkiye bir hukuk devletidir. Her şey yasal çerçevede yürüyor” diye konuştu. Kurumlar arası çatışma iddialarına da “Böyle bir şey yok” diye tepki gösteren Erdoğan, bu konularda herkesi çok dikkatli ve özenli davranması konusunda uyardı. Safahat hediye etti Başbakan Erdoğan, parti yöneticisi arkadaşlarına yeni yıl hediyesi olarak, kendisinin de başucu kitabı olan Mehmet Akif Ersoy’un Safahat kitabının özel bir baskısını imzalayarak verdi.
Açılım yasalarını hemen çıkaralım

Eksenimiz Ankara ufkumuz 360 derece

Davutoğlu, “Türkiye’nin belirli bir bölgeye yönelmesi söz konusu değil, eksenimiz Ankara ekseni, ufkumuz 360 derece. Dolayısıyla eksen tartışmalarının iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum” dedi. Davutoğlu, dün düzenlediği basın toplantısında 2009 yılının Türk dış politikasını değerlendirdi. Davutoğlu, özetle şunları kaydetti:Kriz dolu coğrafyada Türkiye bir baş aktör* Türkiye tüm küresel krizlerin etki alanı olan bir coğrafyada krizlere doğru cevap üreten ve vizyon geliştiren baş aktörlerden biridir. Türk dış politikası kriz değil, vizyon odaklı bir politikadır. Anlık çözümler aramıyoruz, bir daha kriz çıkmasın diye vizyon oluşturuyoruz. Reaktif değil, proaktif yol izliyoruz.* Ve en önemlisi parçayı tek eksenli değil, bütüncü çok eksenli bir politikamız var. Tüm bu ülkelerle sadece dış Politika değil, Eğitim, Sağlık, ulaştırma, enerji, Ekonomi konularında da işbirliği yapıyoruz.Olumsuzluklara rağmen AB yolunda kararlıyız* AB stratejik hedefimizde tüm olumsuz şartlara rağmen kararlı yürüyüşümüz durmadı. Lizbon anlaşması ile yeni bir AB doğuyor. Yeni AB’nin nabzını Türkiye yakından tutmaktadır. 2010’da da yeni fasıllar açacağız. Açık fasılların kapanış kriterlerini sağlamak için yoğun çaba göstereceğiz. Açılamamış fasıllar içinse sanki açılacaklarmış gibi çalışacağız.* Kıbrıs konusunda aktif bir dönem yaşadık. Müzakerelerde büyük ivme kaandı. AB 2004 yılında KKTC’ye verdiği taahhütleri yerine getirip izalasyonu kaldırmalı. Bu yalnız ahlaki bir sorumluluk değil, aynı zamanda ahde vefadır.Komşu ülkelerle sıfır problem hedefimiz aynı* ABD ile ilişkilerimiz artık kurumsallaştı ve kökleşti. İlişkilerimiz sadece Askeri ve stratejik konuları değil ekonomik konuları da içerir.* 2003’te söylediğimiz, komşu ülkelerle sıfır problem politikamız hiçbir görüş ayrılığı olmayacak anlamına gelmez ama kısa dönemde kriz çıkmamasını sağlar. İdealimiz ‘Yurtta Sulh, Cihanda sulh’ ilkesiyle komşularla sıfır problem. Bu kapsamda Suriye, Ürdün, Arnavutluk ve Libya gibi komşu ülkelerle vize kaldırıldı.* Ermenistan ile normalleşme sürecini başlattık. Kafkasya’da kalıcı barışın sağlanması için bütün donmuş krizlerin önünü açmak gerekiyor. Bu bağlamda Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü de bizim için azizdir. Kafkasya için kafamızda çok güzel bir resim var. Hangi ton, hangi çizgiyi koymamız lazım, hükümetle birlikte o çalışma içerisindeyiz.İnsanlık dramına sessiz kalmadık* Gazze’de yaşanan olumsuzluklara ilkeli ve realist yaklaştık. İlkeli yaklaştık çünkü yaşanan insanlık dramına sessiz kalmadık. Savaş boyunca barış için Mısır ile birlikte harcadığımız çaba ise realist politikamızın bir örneğidir.”2010’da terör olmayacakAHMET Davutoğlu, Türkiye’de ki terör olayları için, “2010’da olmayacak olan şeylerin başında terör olayları ve insan haklarının engellenmesi var” diye konuştu. Davutoğlu, toplantının ardından bir basın mensubunun Demokratik Açılım sonrası yaşanan tablo ile ilgili sorusunu da şöyle yanıtladı:Her adım atılacak“Terör tehdidinin olmadığı bir Türkiye lazım. Edirne’den Hakkâri’ye kadar tüm vatandaşlarımıza aidiyet hissini yaşatmalıyız. Bu konuda atılması gereken her adım atılacak. Türkiye’nin artık terörü taşıma lüksü yok. Bütün komşu ülkelerle Güvenlik havzası oluştururken Kuzey Irak sınırında böyle bir terör riskini kabul edemeyiz. Bütün Avrupa ülkeleri ile birlikte teröre sağlanan finansal desteğin kesilmesi için güçlü bir mücadele içerisindeyiz. Özgürlük ve terörü karşı karşıya getirmeyeceksin. Biri adına diğerini feda etmek meşrutiyet alanını ve devletin gücünü azaltır.”
Eksenimiz Ankara ufkumuz 360 derece

Albay fotoğrafı için muhabirimize soruşturma

Kurt’un Adliye’ye girmesini de yasakladı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı takip soruşturmasında gözaltına alınan subaylar arasında yer alan Albay Erkan Y.B., önceki gün diğer subaylarla birlikte Ankara Adliyesine getirilmiş ve soruşturma savcısı Mustafa Bilgili’ye ifade vermişti. Hürriyet muhabiri Nurettin Kurt ve Habertürk muhabiri Cemal Doğan, savcıya ifade veren Albay Erkan Y.B.’nin fotoğrafını karşı bloktaki bir pencereden çekmişlerdi. Savcı Bilgili, Kurt ve Doğan hakkında “gizliliği ihlal” suçundan soruşturma başlattı ve adliye binasına girişini yasakladı. Sözlü talimatla getirilen bu yasağın uygulanmasına dün hemen başlandı. Ayrıca diğer gazetecilerin de Adliyede savcılık katına çıkmaları yasaklandı.
Albay fotoğrafı için muhabirimize soruşturma

2.5 yıl hapis için temziye gidiyor

Tekin, dün il başkanlığında düzenlediği toplantıda, basın mensuplarına Kadıköy Suadiye’de ruhsat verdiği sinemaya ait bilgi ve belgeleri gösterdi. Mahkemenin “Belediye encümenine ait ruhsat verme yetkisini, belediye encümenini by-pass ederek, mevzuata aykırı ruhsat verdiği” şeklindeki kararını bilirkişi raporuna dayandırdığını hatırlatan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşyeri açma ve çalışma ruhsatı verme belediye encümeninin yetkisinde değildir. Konuyu düzenleyen İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 6’ncı maddesinde ‘İş yeri ruhsatları, yetkili idarelerin en üst amiri veya görevlendireceği yetkili tarafından bu yönetmelikte öngörülen sürede imzalanır. Ruhsat için meclis veya encümen tarafından bir karar alınmaz’ der. Encümende olmayan yetkiyi tarafımdan by-pass ettiğim iddiası Komik, hukuksuz ve de maksatlıdır.”
2.5 yıl hapis için temziye gidiyor

Kanada da yaşayan Türk, altı aydır kayıp

KANADA’nın Toronto kentindeki bir lastik firmasında çalışan Hatice Çorbacıoğlu, 13 Haziran 2009 tarihinde ABD´de kaçak olarak çalışan erkek arkadaşı Rıza Cosa ile buluşmak için otomobiliyle New York’a hareket etti. Kanada’dan ABD’ye gittiğini, oradan da İstanbul’a geçerek Cosa’nın ailesiyle tanışacağını söyleyen Hatice Çorbacıoğlu’ndan o günden bu yana Haber alınamadı. Kızlarının akıbetinden endişe eden Çorbacıoğlu ailesi, Kanada’daki girişimlerinden sonuç alamayınca ABD’de kızlarının izini sürdü. Kızının erkek arkadaşı Rıza Cosa ile de telefonda görüşen baba Yusuf Çorbacıoğlu, birlikte olmadıklarını öğrenince polise kızının Kayıp olduğunu bildirdi.Kanada ve ABD’de günler süren aramalar sırasında Hatice Çorbacıoğlu’nun fotoğraflarının yer aldığı afişler de ailesi tarafından cadde ve sokaklara asıldı. Nihayet, yaklaşık 2.5 ay sonra Hatice Çorbacıoğlu’nun otomobili New York’taki JFK Havalimanı yakınlarında terk edilmiş halde bulundu. Bu gelişme üzerine soruşturma derinleştirildi, ancak bugüne kadar bir sonuç elde edilemedi. Kanada ve ABD’den ümidini kesen baba Yusuf Çorbacıoğlu ise çareyi Türkiye’ye dönüp aramalara devam etmekte buldu.Altı aydır üç ülkede kızını aramadık yer bırakmadığını belirten baba Yusuf Çorbacıoğlu şunları söyledi: “Hatice, Interpol tarafından da tüm dünyada aranıyor. Ama bugüne kadar hiçbir haber alamadık.”Acaba hayatta mı?Baba Yusuf Çorbacıoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile de görüştüğünü söyledi. Onlar da yardımcı olacaklarını ifade etmişler. Baba, artık kızının hayatından endişe ediyor.
Kanada’da yaşayan Türk, altı aydır kayıp

Araplar, 2009 da Türk dizilerini izledi

Başarılı Arapça dublajları ile Uydu üzerinden yayın yapan çok sayıda kanalda Reyting patlamasına yol açan dizilerin başında “Gümüş” yer aldı. 2009’da beyaz cama gelip halen gösterimde olan diziler arasında Türkiye’de de milyonlarca izleyiciyi ekrana bağlayan dizilen yer alıyor. Başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Arap kanallarında 2009’da yayınlanan diziler ve kanalları şöyle: * Yabancı Damat: (MBC 4-Birleşik Arap Emirlikleri); Özgür Çevik, Nehir Erdoğan, Zeki Akpınar, Erdal Özyağcılar, Bnnur Kaya, * Binbir Gece (2M Monde-Fas/ OSC TV-Mısır): Bergüzal Korel, Halit Ergenç, Ceyda Düvenci, Tardu Flordun, Ihlamurlar Altında: (MBV 1 Birleşik Arap Emirlikleri); Tuba Büyüküstün, Bülent İnal, Sinan Tuzcu, Özge Borak * Dudaktan Kalbe (Abu Dhabi TV-Birleşik Arap Emirlikleri): Burak Hakkı, Aslı Tandoğan, Yiğit Özşener, Özge Özder * Kurtlar Vadisi; (Abu Dhabi TV- Birleşik Arap Emirlikleri/ Al Libiyah TV-Libya): Necati Şaşmaz, Özgü Namal ,Oktay Kaynarca * Gümüş; (MBC 1- Birleşik Arap Emirlikleri/ Arab TV). Birleşik Arap Emirlikleri): Kıvanç Tatlıtuğ, Songül Öden, Ekrem Bora, Güngör Bayrak * Kınalı Kar; (MBC 1- Birleşik Arap Emirlikleri): Emrah ; Özlem Conker, Engin Şenkan, Burçin Terzioğlu. * Aliye: (MBC 4- Birleşik Arap Emirlikleri): Nejat İşler, Sanem Çelik, Halit Ergenç.
Araplar, 2009’da Türk dizilerini izledi

Gece gündüz atımız eğerli ve kılıcımız kuşanılmıştır

OSMANLI padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1526 yılında yazılan ve 1990 yılında bulunan mektup, Türk-Fransız diplomatik ilişkilerinin başlangıcını aydınlatıyor ve Kanuni Süleyman’ı Avrupa’da “Muhteşem Süleyman” yapan olaya ışık tutuyor.Fransa’da Türkiye Mevsimi faaliyetleri çerçevesinde, Paris yakınlarındaki Ecouen Şatosu’ndaki Ulusal Rönesans Müzesi’nde başlayan “Birinci François ve Muhteşem Süleyman: Rönesans’ta Diplomasi Yolları” adlı sergide, Kanuni’nin, François’ya yazdığı üç mektup sergileniyor. Bunlardan biri, Türkiye Mevsimi çerçevesinde ilk kez kamuya açılıyor. Fransa Kralı Birinci François, 1525’te Pavie Savaşı’nda, Roma Germen (Alman) İmparatoru Şarlken’e esir düşünce, Büyükelçi Frankipan aracılığıyla Kanuni’ye stratejik bir mektup göndererek yardım ister. Kanuni Sultan Süleyman da sergilenen mektupta verdiği yanıtla, François’ya yardım edeceğini duyurur. Bunun üzerine, Osmanlı ve Fransız devletleri arasında sıkışacağını anlayan Şarlken, François’yı serbest bırakmak zorunda kalır. Franco-Türk diplomasisiİşte bu olay, iki ülke arasında ilk diplomatik temasın kurulmasını sağlar. Her iki tarafta da elçilerin gidip geldiği karşılıklı saygıya dayanan ‘diplomatik bir dostluk’ başlayacaktır. Rönesans Müzesi’nde 15 Şubat’a kadar sürecek sergide ayrıca, iki liderin başlattığı Franco-Türk diplomasinin adım adım ilerlediğini belgeleyen dökümanlar, gravürler, arşivler, anlaşmalar ve sanat eserleri de yer alıyor. Müze Genel Müdürü Thierry Crepin-Leblond’un yönettiği sergiye Louvre Müzesi’nden Şarlken’in Tunus Savaşı hatırasına yaptırdığı, savaşa ait pekçok desen içeren metal leğen, Fransa Kralı 2. Henri’nin, Fransızların tanıdığı ismiyle Muhteşem Süleyman imzalı kılıcı da sergileniyor. Sen ki Fransa ülkesinin Kralı François’nın“Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Diyarbakır’ın ve Azerbaycan’ın Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân’ın torunu, Sultan Selim Hân’ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım.Sen ki, Fransa ülkesinin kralı François’sın. Sarayıma, sadık ajanın Frankipan ile bir mektup gönderdin. Mektubun yanısıra sözlü bazı haberlerle de, düşmanın topraklarınızı ele geçirdiğini, halihazırda tutsak olduğunuzu ve kurtulmak için benden yardım ve meded umduğunuzu söylemişsiniz. Her ne demişseniz benim yüksek katıma arz olunup, detaylarıyla tarafımdan öğrenilmiştir. Padişahların savaş kaybetmesi ve esir düşmesi olağanüstü şaşırtıcı değildir. Cesur olun ve yok edilmenize izin vermeyin. Bizim ulu ecdadımız (nur içinde yatsınlar), daima düşmanı kovmak ve toprak fethetmek için seferden geri kalmamıştır. Gece ve gündüz atımız eğerli, kılıcımız kuşanılmıştır. Allah hayırlar versin ve Allahın dediği ne ise o olsun.”
Gece gündüz atımız eğerli ve kılıcımız kuşanılmıştır