31 Aralık 2009 Perşembe

İran için vakit yaptırım değil, destek vakti


El Cezire Televizyon kanalının internet sitesinde yer alan makalede, Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntezeri’nin ölümü sonrasında İran’da gelinen noktanın, 1989 yılında Çinli lider Hu Yaobang’ın ölümü ardından Çin’deki muhafazakarlar ile reformcular arasındaki ulusal mücadelede olduğu gibi belirleyici bir değişimin habercisi olabileceğine dikkat çekiliyor.
Makalede İran’ın içine girdiği kritik durumun, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından önceki Doğu Avrupa’nın durumuna benzediğini ifade eden Silverstein, İran’ın parçalanmış ve kaos içindeki durumuna nazaran, 1989 yılında Deng Xiaoping’in yönetimi altındaki Çin hükümetinin daha iyi bir birlik oluşturmayı başardığını, bugün gelinen noktada İran’ın Çin hükümetine kıyasla muhalefet baskısını ortadan kaldırmak konusunda şüphe verici bir görüntü içinde olduğunu belirtiyor.
GÜVENİLİRLİK AZALIYOR Mir Hüseyin Musevi’nin yeğeni Seyid Ali Musevi’nin rejim yanlıları tarafından öldürüldüğünün iddia edilmesi, rejime sadık olanların bile tutumlarını kaybetmeye başladıklarının bir göstergesi.
Bu tür çılgınca hareketler, sözde gücü elinde bulunduranların geride kalan az sayıdaki taraftarlarını bile bir tiksinti içinde kendilerinden uzaklaştırabilir. Hükümetin “cesedi” çalması ve ailesini yas tutmaması konusunda uyarması vahşetin ötesinde bir tavır olarak, bu iğrenç eylemi gerçekleştirenlerin üzerindeki utancı arttıran bir davranış.
Normal koşullarda en ufak bir şiddet hareketine izin verilmeyen Aşure gününde eylemcilere sert tepkiler gösterilmesi rejimin kontrolden çıktığını gösteriyor.
Silverstein, reformcu eylemcilerin attıkları sloganların aynı anda iki amaca hizmet ettiğini belirtiyor. Bir yandan halihazırdaki hükümet İmam Hüseyin'i şehid eden Yezid'e benzetilerek iki dönem arasında benzerlik kuruluyor, diğer yandan da dini referanslarla hükümetin dini kendi tekeline alması engellenmeye çalışılıyor.
Ayrıca muhalefet taraftarları şu ana kadar rejimi yıkmayı başaramamış olsalar bile, böyle taktiklere başvurmaları iktidar ve meşruiyeti ellerinde tutanların kredibilitesini zayıflatmakta her gün daha çok geliştiklerine işaret ediyor.
TEHDİTLER İÇİN VAKİT YOK Silverstein, ABD’nin ve Batılı müttefiklerinin yaşanan süreçte İran’a karşı yaptırım uygulamasının saçma olacağının altını çizerek bu dengesizlik ortamında rejimin yaptırımları kendi çıkarına kullanabileceğini belirtiyor.
Yazar, ABD’nin göstereceği tepkinin insan haklarının desteklenmesi ve yaşanan ihlallerin kınanmasından öteye gitmemesi gerektiğini ifade ederken, ABD’nin İran’ın Nükleer programına karşı yaptırımlar, hatta silah gücü kullanımına gidilmesi halinde rakiplerine koz vereceğini ve desteğini azaltacağını vurguluyor. Silverstein İsrail hükümetinde ve ABD’nin yeni muhafazakârları arasında İran’daki radikal liderler ile reformcular arasındaki farkı göremeyenler olduğunu belirtiyor.
Bu kişilerin İran’daki taraflardan birini desteklemek adına bir ayrım yapmaları veya politik ayarlamaya gitmelerinin aptalca olacağını ifade eden yazar ülkedeki durumun çok yanlış bir yöne gittiğini ve her halükarda çok büyük bir gayret ile durdurulması gerektiğini savunuyor.
Hem İran'ın hem de ABD'nin çıkarları için dikkatli olunması gerekiyor.
İran için vakit yaptırım değil, destek vakti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.